Hiroşima

Published in: on Ağustos 7, 2007 at 9:26 pm  Yorum Yapın  

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi? • No Comments

Ölümün sizi nerede bulmasını isterdiniz ? Hangi ortamda, hangi mekânda? Ya da hangi belde de vermek isterdiniz son nefesinizi ? Size sorulan bu soruya cevap olarak hemen, – ya durup dururken ölüm de nereden çıktı şimdi, ben henüz ölmek istemiyorum ki mi dediniz yoksa? Yoksa öldükten sonra ne fark eder ki, nerede ölürsen öl diye mi geçirdiniz içinizden ? Ya da daha önce hiç aklınıza gelmemiş miydi bu soru ? Ama bir anlık gelseydi ve bir anlık cevap vermek zorunda kalsaydınız ne derdiniz diye bir düşünün ? Ölüm anınızı, o anki ahvalinizi ve mekanınızı düşleyin hemen şimdi;

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Secdeye vardığınızda ölmeyi düşlediniz mi hiç ? O anda, O’na en yakınken O’na varmayı hayal ettiniz mi ? Ya da bunu neden hayal ettiğinizi düşünüp de hüzünlendiniz mi bir anlık da olsa ?…
Belki pek çok şeyin bilincinde olarak, en iyi dostunuzun kollarında, seccadede can vermek istediniz, belki secdede bir an için boş bulunup, ettiğiniz tevbelerin kabul olunduğu hissine kapılıp istediniz ölümü… Belki de Rabbinize, sizi yanına günahsızken almasını niyaz edecektiniz de, secdede yapılmış bir tevbenin ardından aklınıza geliverdi bu Belki hiç istemediğiniz ve deliler gibi korktuğunuz bunun aksi olan durum aklınıza geliverdi de ondan Günahkar, tevbeden aciz kalmış, günahlarında ısrar etmiş ama tevbe etmeye fırsat bulamamışken alındığını düşündünüz ruhunuzun ve hemen o anda ölmek istediniz, kimbilir.Asıl duanız buydu belki de Rabbim günahlarımı bağışlar bağışlamaz al ruhumu yalvarırım! Beni huzuruna günahlarımla alma ! Alma ki o halde nasıl çıkarım huzuruna Rabbim, nasıl…? Hangi yüzle? diye yakaracaktınız da, aklınıza ölüm geliverdi o biçarelik içinde ve arzuladınız ölümü.

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Hiç kendinizi Beytullah’ın önünde yere kapanmış düşünüp, ihramınızın kefen olmasını, O Mübarek Zatın (S.A.V.) ayak bastığı yere başınızı koyup can verdiğinizi ve daha önce bunun kadar güzel bir hayal kurmadığınızı idrak edip ağladınız mı ?

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Ya da bazen, arasıra da olsa, sırf secdede can vermek, O’na en yakın olduğunuzu idrak ettiğiniz ve o en aciz, en cahil, en gafil halinizle dahi Rahmetini üzerinizde hissettiğiniz bir anda ölmek niyetiyle, böylesi bir teslimiyet içinde başınızı secdeden hiç kaldırmak istemediğiniz olur mu?…

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Başınızı secdeden kaldırmadan O’nu kaldırdığınızda yine bir sürü yanlış amel işleyecek olduğunuz ve yine O’nun istemediği bir sürü günaha bulanacağınız, bu kez O’nun huzuruna daha günahkar bir başla geri dönecek olduğunuz aklınıza geldikçe, utancınızdan daha bir gömüldünüz mü hiç seccadenizin içine…? Rabbin rahmetine sığınır gibi, affına sığınır gibi sarıldınız mı hiç O’na?
Ya da en azından, başınız secde yerinde iken, o başınızı önünde eğilmeye layık gören Rabbinize şükretmek için, aslında hep secdede kalmanız gerektiğini anımsayıp, secdelerinizi biraz daha uzattığınız olur mu arasıra da olsa…?Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Sizin de seccadeleriniz ıslanır mı bu düşünceler içinde? Tevbeleriniz kuru kuru mu gider yoksa Rabb katına? Rabbin verdiği, gözyaşı nimetine bulanamadan mı? Yoksa bir damlayı esirger misiniz siz O’nu verenden, hem de size o bir damla gözyaşı karşılığında mağfiretini müjdelemişken? …

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Bitip tükenmeyen günah yükünüzün altında ezilirken, üzerinize çullanmışken tüm kusurlarınız, seccadeye gömülmek, ona gömülmeye mahkum olmak ancak bir hediyedir, orada can vermekse bir lütuftur diye düşünüp, buna layık olmak arzusuyla dolup taştığınız olur mu hiç?

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Yapmayanlar, yapamayanlar, yapmak nasip olmayanlar çoğunlukta iken, acizlerin acizi olarak, belki de hiç hakkınız yokken size nasip olunan kulluk etme nimetini düşündünüz mü hiç? Düşünüp te doğru düzgün yerine getiremediğiniz amellerinizin kusurlarını aklınıza getirip utandığınız, utancınızdan ancak başınız yerde tevbe edebileceğinizi anlayıp, çaresizlik içinde bunu yapmaya çabaladığınız oldu mu? Ya da başınızı kaldırmaya yüz bulamadığınız Resulullah (S.A.V.) Efendimizin: “Rabbiniz Hayy’dir, Kerim’dir. Kulu duâ ederek kendisine elini kaldırdığı zaman, O, ellerini boş çevirmekten istihya eder.buyruğunu işittiğinizde, O Yüceler Yücesi, dua edenlerin ellerini boş çevirmekten haya ederken, ben O’na karşı nasıl başımı kaldırıp ta af dileyeyim, isteyeyim, bendeki bu hayasızlık ile Rabbime nasıl el açıp dua etmeye yüz bulayım diye düşünüp, bunu hak etmediğinizi idrak ettiğiniz anlarda secde yeri en samimi sırdaşınız oldu mu sizin de?

Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
İmam Zeynul Abidin (r.a)’ın, namaz için ayakta durmaktan ayakları şişen Resulullah(sav)’e sorduğu, Senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını Allah Teala, bağışlamış olmasına rağmen neden bu kadar kendini zorluğa düşürüyorsun? sorusuna aldığı, Acaba ben şükür eden bir kul olmayayım mı? cevabını okuduğunuzda düştüğünüz o acı duygu aleminde kendiniz için, Ya Rabb! Yetiremediğim ve yetiremeyeceğim şükrüm için beni affeyle, beni de şükretme gayretindeki kullarından eyle! diye dua etmek, şükreden kullardan olmak ümidi ile ettiğiniz secdelerden birini yaparken, en azından bu niyet ve ahval üzere iken can vermek saadetini tatmayı ne kadar isterdiniz değil mi? Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Resulullah (S.A.V.) Efendimizin, kendisinin iste buyruğu üzerine, Rabia b. âlik el Eslemi(ra)’ın
Cennette Sana arkadaş olmak isterim. sözlerine, çok secde ederek kendin için bana yardımcı ol” diye icabet ettiği aklınıza geldikçe, O’na, O Güzeller Güzeline, O Güller Sultanına arkadaş olacaksam, secdeden başımı kaldırmamaya razıyım, hatta bunun için orada can vermeyi dilerim ama.. diye diye bir sürü ah çekip, iç geçirdiğiniz secdelerden birinde ömrünüzün son bulması, sadece bu hasret ile göçmek dahi, ne büyük bir saadet olurdu öyle değil mi? Siz hiç secdede ölmek istediniz mi?
Secde O ki O’na en yakın yer, o ki O’nun en sevdiği dua mekanı, o ki Resulünün, Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın.” diyerek bunları ifade buyurduğu manevi buluşma diyarı.Allah’ım (c.c.) ben ona layık değilim ama başka gidecek yerim yok. Sen’in yüceliğin karşısında aczimi anlatabileceğim tek mekandır orası
Beni de kabul et, şu günahkar başı da yolunda koparılan bir baş olamasa da hiç olmazsa secdende can versin. Sadece başım değil Sana her hücrem secde etsin, her hücrem tevbe etsin.Sonra kaldırsam da yerden başımı, ruhum hep secdede kalsın Ruhum hep secdede kalsın.Allah (c.c.) Canımızı Secde Halinde İken Alsın…!
Azrail (a.s.) Secde Halinde İken Gelsin.İnşaallah, Amin…!

Published in: on Ağustos 7, 2007 at 5:59 am  Yorum Yapın  

Evlatlarımızı Şehit Eden Silahlar ABD’nin

Evlatlarımızı Şehit Eden Silahlar ABD’nin
03/08/2007

Tunceli’de 3 askerimizi şehit eden ve 7 askerimizi yaralayan teröristlerin üzerinden Amerikan M-16’ları çıktı.

PKK ile girilen çatışmanın ardından bölgede yapılan geniş çaplı operasyonda 5 terörist öldürülmüştü. Teröristlerle birlikte çok sayıda 5 Kalaşnikof tüfek ele geçirildi. Sabah çatışma bölgesinde yapılan aramada ise bir teröristin cesedi başında 2 adet M-16 otomatik tüfek bulundu. Bu tüfekler ABD üretimi…

Bulunan ABD silahları öldürülen teröristin üst düzey sorumlu olabileceği ihtimalini ortaya koydu. Teröristin kimliğini belirleme çalışmaları sürüyor.

Önceki gün ABD, Irak’ta 190 bin silahımızı kayıp diye açıklama yapmıştı. Türkiye de geçen haftalarda PKK’nın elinde çok sayıda ABD silahı olduğunu duyurmuştu. Askerin yaptığı açıklamada bir teröristin, ABD’nin kendilerine 2 zırhlı araç dolusu silah getirdiği itirafı hatırlatılmıştı.

Published in: on Ağustos 4, 2007 at 6:30 am  Yorum Yapın  

İsrail’in Bu Oyunu Ankara’yı Karıştırır

İsrail’in Bu Oyunu Ankara’yı Karıştırır!
04/08/2007

Bu yeni veya bilinmeyen bir öykü değil. Kerkük petrolünün Musul ve Ürdün üzerinden İsrail-Hayfa’ya akıtılması “fikrini” herkes biliyor. Esasen bu uzun yıllar önce hayata da geçirilmiş bir boru hattı öyküsü.

Zaman zaman gündeme gelen ama hep atıl kalan bu proje, ABD ve İsrail tarafından şimdi yeniden ısıtılıyor. Isıtılıyor ısıtılmasına ama alev alacağından korkulmuyor!

Niyet: Biraz petrol mü Türkiye’nin damarı mı?

İsrail basınına göre-ki güvenilir kaynaklara sahip “Haaretz Gazetesi” başta geliyor-geçtiğimiz hafta içinde üst düzey bir Pentagon yetkilisi, İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndaki muhatabına bir telgraf çekerek, Kerkük’ten hareketlenerek İsrail’e ulaşacak boru hatının mümkün olup olmadığını sordu.

İsrail bu yaklaşıma o denli sıcak baktı ki(!), iş üst düzey bürokratlardan devletin zirvesine fırladı. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, “teklifi Irak’taki desteklerine karşılık bir ikramiye olarak gördüğünü, ABD’den resmi teklif beklediğini” söyledi.

Peki bu petrol boru hattı ne? Kerkük-Musul-Ürdün-Hayfa petrol boru hattı Ortadoğu’da bir efsane. Efsane olmasının nedeni projenin güzergahından olduğu kadar “tarihi”nden de kaynaklanıyor.

Irak petrolünün yüzde 40’ının çıkarıldığı, 1948 yılından önce de kullanımdaydı. Yani İsrail’in kuruluş yılından hemen önce de faaliyetteydi. Zamanın şartlarına göre iyi sayılabilecek boru hattı, günümüz teknolojisi ve enerji ekonomisi açısından aslında pek bir şey ifade etmiyordu.

Ekonomik getirisi var mı?

İsrail’in kuruluşu sırasında kullanılamaz hale gelen hattın çapı sadece 20 cm’di. Bugün Kerkük-Hayfa ile ilgili bir çok metin, sanki bu hat hâla var veya onarılması gerekiyor bakışı taşıyor.

Ama gerçek bu değil. Bu hat ancak kağıt üzerinde mevcut. İsrail’deki parçasının tam durumu bilinmemekle birlikte, asal hat olan Irak ve Ürdün’den geçen bölümü yıllar içinde sökülmüş.

İsrail’deki bölümü ise duruyor olsa bile baştan yenilenmesi gerekiyor. Dahası yenilenmesi de bir işe yaramayabilir. Çünkü bu çaptaki hattın getireceği petrol zaman/para fizibilitesi taşımıyor.

Zaten ABD’nin İsrail’den bu hattın maliyetinin hesaplanmasını istemesi de bu nedenle. İsrail Ulusal Altyapı Bakanlığı’na göre çapı bir metrelik boruyla döşenecek böyle bir hat, kilometre başına 400 bin dolara malolacak. Ve tabii diğer ülkelerle birlikte hayli zaman alacak.

Bu işin bir yönü. Proje gerçekleşse bile bu hattan akacak petrol ne kadar olacak ve örneğin Türkiye’nin Kerkük-Yumurtalık hattına rakip olabilecek mi? Burada da tartışma yok.

Yumurtalık hattı Hayfa’ya göre belki 10 kat daha fazla petrol taşıyor ve Hayfa’nın hayata geçirilmesi durumunda bile önemi azalmayacak. Fakat zaten mesele bu değil.

Şantaj!..

ABD ve İsrail’in bu projeyi yeniden gündeme getirmesinin sebebini enerji ekonomisine bağlamak oldukça “safiyane” olur. “Zamanlama” ve konu düşünüldüğünde Kerkük-Musul-Hayfa boru hattı projesinin gündeme getirilmesi açık biçimde Türkiye’ye Kuzey Irak konusunda baskı oluşturma niyeti taşıyor.

Yüzeysel bakışlara göre Türkiye, Kerkük-Yumurtalık boru hattından önemli gelir elde ediyor ve Kerkük-Hayfa hattının gerçekleşmesi halinde bu durum Ankara’yı zora sokacak.

Bu doğru ama “zor” kısmı yanlış. Ankara böylesi bir durumdan elbette rahatsızlık duyacak. Özellikle enerji merkezi haline dönüştürmeye uğraştığı bölgenin rekabetle karşılaşması can sıkıcı bir durum.

Ancak diplomatik açıdan pozisyonunu yenilemesine gerek yok. Çünkü bunu daha önce yaptı ve bu hattın “Türkiye-İsrail ilişkisini ciddi biçimde zedeleyeceğini” İsrail başkentine bildirdi.

Ürdün ve Irak ne diyor?

İş ABD ve İsrail kararıyla da bitmiyor. Irak ve Ürdün’de önemli. Teorik olarak bu tür projelerin hepsi mümkün ama işin pratiği öyle değil. Bu hattın önemli bölümünün geçeceği Irak’ta güvenliğin nasıl sağlanacağı çok ciddi bir mesele.

Korunması çok zor ve hele Irak’ın bugünkü halinde hattın “problemli” yörelerden geçeceği de unutulmamalı. Bağdat’ın bakışına gelince. Güvenilip güvenilmeyeceği ayrı bir konu olmakla beraber, Kerkük-Hayfa petrol boru hattının yeniden açılmayacağı Irak Petrol Bakan Vekili Tamer Hadban tarafından 2003 yılında “resmen” deklare edilmiş durumda.

Bu o kadar net bir açıklama ki, Bakan Hadban konuyu “söylenti” olarak tanımlamış. Yine Hadban, Türkiye’nin Ceyhan ve Basra Körfezi’ndeki Mina El-Bekir limanlarıyla, Suudi Arabistan’dan Kızıldeniz’e bağlanan üç boru hattının Irak için yeterli olduğunu belirtmiş.

Türkiye elbette bu sözlere göre hareket edecek değil ama bu sözlerin yutulması da güç. Ürdün’de de durum çok farklı değil.

Bu plan Ürdün’ün iznine de bağlı. Ürdün bir geçis ücreti alacak ama bu paraya deyip deymeyeceğini etkileyecek başka faktörler var. Örneğin Arap ülkelerinin endişeleri. Petrolün Ürdün üzerinden İsrail’e akması izni çin Ürdünlüleri ikna etmek kolay değil

Ama şu da unutulmamalı. Ürdün, Türkiye ile olduğu kadar ABD ve İsrail’le de son derece yakın ve bağlayıcı kritik ilişkilere sahip bir ülke.

Petrolle Türkmen temizliği!

Şimdi daha incelikli noktalara gelebiliriz. Kerkük- Hayfa arasında yeniden inşa edilmesi düşünülen hattın aslında bir durağı daha var. Telafer! Telafar hemen anımsanacağı gibi son günlerde çok ciddi terör öylemlerine sahne olan büyük bir Türkmen şehri.

Hatta kısa bir süre önce patlayan bir bomba sonucu yaralananlar Türkiye’nin gönderdiği uçakla taşınmıştı. İşte Telafer bu hattın geçeceği noktalardan biri.

Bölgedeki Türkmenler kentin Türkmen karakterini değiştirmek isteyen Amerikalıların, petrol boru hattını inşa edebilmek için kendilerini göçe zorladıklarını ileri sürüyorlar.

Yoksa başladı mı?

Peki bu proje gerçekten mümkün mü? Siyasi, diplomatik ve ekonomik açından bir çok handikapı bulunan bu projenin hayat bulması imkanı var mı? Zor görünmekle birlikte kritik bir duyumu, “sürprizi” yansıtmakta fayda var.

Bu hattın yapımı başlamış olabilir! Bu sadece bir iddia. Kuşkusuz Türk istihbarat birimlerinin elinde detaylı bilgi vardır. Fakat bölgeye ziyarete giden bir çok kişi, Kürt kaynakları, bu hat ile ilgili reel çalışmaların başladığını iddia ediyor.

Bunun makul gerekçeleri de var. Örneğin olası bir Kürt devletinin devamlılığı sağlayacak petrol ihracının “tek kaleme” bırakılmamasının yollarından biri de bu hat. Bu hat Türkiye’ye ihtiyacı ortadan kaldırmayacak belki ama azaltacağı da muhakkak.

Sonuç olarak bu “açılımın” hem mümkün hem de zor olduğunu söyleyen çok sayıda argüman bulunuyor. Zaten “koz” olarak açılmasının nedeni de bu. Peki Türkiye bu kozdan korkup, Kuzey Irak meselesinde çekinik davranır mı?

Biraz zor! Çünkü bu blöfü görmekten kaçınması halinde ortaya çıkacak tablo, blöfü görüp restleşmesi ihtimalinde ortaya çıkacaklardan daha vahim!

iyibilgi.com

Published in: on Ağustos 4, 2007 at 6:27 am  Yorum Yapın  

Yapılan İyilik Konuşulmamalıdır

“Vaktiyle bulunduğu küçük yerde geçim sıkıntısı çeken dürüst ve temiz yaratılışlı genç bir adam, bir gün memleketine çok uzakta bulunan bir şehir merkezine giderek iş bulup çalışmaya, kendine yeni bir hayat düzeni kurmaya karar verdi Bu niyetle vakit kaybetmeden hazırlanıp yola koyuldu.
Genç adam bu yolculuğu sırasında yorum ve açıklaması kendisi için imkânsız olan bir takım olaylarla karşılaştı.

Bunlardan biri şuydu: Bazı kimseler bir tarlaya buğday ekiyorlar, ekilen buğdaylar hemen yetişip olgunlaşıyor, onlar da hiç vakit kaybetmeden hasat ediyorlar, sonra bunları ateşe verip yakıyorlardı

İkinci olarak şuna şahit olmuştu: Bir adam büyük bir taşı kaldırmaya çalışıyor, kaldıramıyor; ama bu taşa bir tane daha ekleyince kaldırabiliyor, bir üçüncüyü ekleyince daha da rahat kaldırabiliyordu

Şahit olduğu bir başka olay da şu idi: Bir adam bir koyuna binmiş, onun üzerine birkaç kişi daha binmiş koşturuyorlar, arkalarından birileri de onlara yetişmek için çabalıyor ama yetişemiyorlardı

Adam bunlarla kafası Karışmış birhalde uzun yolculuğun nasıl geçtiğini anlamadan şehrin kapısına geldi Burada nurani bir ihtiyar kendisini durdurup nereden geldiğini, niçin geldiğini yolculuğun nasıl geçtiğini sordu Adam herşeyi anlattı ve yolda karşılaştığı alışılmamış hadiseleri de serüvenine eklemeyi unutmadı Bunun üzerine ihtiyar bu genç adama rastladığı olayları bir bir açıkladı:

“Senin yolda ilk rastladığın buğday ekip hemen hasat eden ve sonra ateşe verip yakan insanlar, iyilik edip de onu sağda solda konuşarak değerini sıfıra indiren insanları simgeler

Taş kaldırmaya çalışan kimse de şunu anlatır: İnsana ilk işlediği günah ağır gelir, onun altında ezilir Ama ona tevbe etmeden başka günahlar işlemeye devam ederse artık o günahlar ona hafif gelmeye başlar

Koyun ve ona binenlere gelince, koyun cennet hayvanıdır Sırtındakileri cennete taşımaktadır Koyuna ilk defa binen alimlerdir Ondan sonra binenler her sınıftan müminlerdir Bunlara yetişmek için koşanlar ise inançsızlardır.”

Published in: on Ağustos 2, 2007 at 1:23 pm  Yorum Yapın